Kısa bir süre önce bir Kazakistan seyahatim olmuştu. Türkistan ve Çimkent şehirleri arası otobüs yolculuğumuzda kilometrelerce uzunluktaki tarlalarda Kazak Türklerinin “jandak”, bizim de Anadolu’da “yandak” dediğimiz bir bitki gördüm. Anadolu’da ve diğer Türk vatanlarında uzun süre ekilip dikilmeyen, kendi halinde bırakılan tarlalarda “yandak” adı verilen bu bitki biter ve koca tarlayı istila eder. Bu bitki hem bir işe yaramaz, hem de faydalı bitkilerin bitmesine engel olur.
Bu gözlemim bende şöyle bir çağrışım meydana getirdi. Atatürk’ün vefatından bu yana baştanbaşa Türkiye tarlası, Türk millî ruhuyla, Türk kültür ve medeniyetiyle, millî Türk eğitim sistemiyle, istiklalci bir siyaset anlayışıyla ekilip dikilmedi. Anadolu tarlamız yüzde yüz yerli, millî ve tam istiklalci bir anlayışla sürülmedi. Kendi haline bırakılan bu vatan tarlamızda batıcılık, liberal, kapitalist, kozmopolit, komünist, uyduruk cemaat ve tarikatlar, PKK gibi eşkıya örgütleri, etnik ırkçılar ve bunlar gibi orta
Kısa bir süre önce bir Kazakistan seyahatim olmuştu. Türkistan ve Çimkent şehirleri arası otobüs yolculuğumuzda kilometrelerce uzunluktaki tarlalarda Kazak Türklerinin “jandak”, bizim de Anadolu’da “yandak” dediğimiz bir bitki gördüm. Anadolu’da ve diğer Türk vatanlarında uzun süre ekilip dikilmeyen, kendi halinde bırakılan tarlalarda “yandak” adı verilen bu bitki biter ve koca tarlayı istila eder. Bu bitki hem bir işe yaramaz, hem de faydalı bitkilerin bitmesine engel olur.
Bu gözlemim bende şöyle bir çağrışım meydana getirdi. Atatürk’ün vefatından bu yana baştanbaşa Türkiye tarlası, Türk millî ruhuyla, Türk kültür ve medeniyetiyle, millî Türk eğitim sistemiyle, istiklalci bir siyaset anlayışıyla ekilip dikilmedi. Anadolu tarlamız yüzde yüz yerli, millî ve tam istiklalci bir anlayışla sürülmedi. Kendi haline bırakılan bu vatan tarlamızda batıcılık, liberal, kapitalist, kozmopolit, komünist, uyduruk cemaat ve tarikatlar, PKK gibi eşkıya örgütleri, etnik ırkçılar ve bunlar gibi orta...
Devamını okumak için tıklayın