1918 sonlarında Son Haçlı çapulcu sürüleri olan ve İtilaf Devletleri adlanan haydutların vatanımızı işgal ve istilasına karşı bir Müslüman Türk mücahit komutanı olarak “ya istiklal ya ölüm” uranıyla Türkiye Türklüğünü Kuva-yı Milliye adı altında teşkilatlandıran, vatanımızı kurtaran ve bağımsız millî devletimizi kuran Başbuğumuz Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938 günü bu dünyadaki vazifesini alnının akıyla tamamlayıp ebedî âleme irtihal etti.
Bu, salt bir beden değişimiydi. Ölen, ayrılan, giden bedeniydi ruhu değil, cesediydi fikirleri değil, maddesiydi manası değil, eti ve kemiğiydi yaktığı istiklal ateşi değil.
Türk kocası Yunus Emre atamız bir şiirinde şöyle der: “Ten fanidir can ölmez/Çün gitti geri gelmez/Ölürse tenler ölür/Canlar ölesi değil.”
Bizim itikadımızca tenlerimiz, bedenlerimiz, cesedimiz ölür, ama ruhumuz, geride bıraktığımız manevi miras ölmez. Kendisi, milleti, Allah’ı, dini, vatanı, devleti, maddi ve manevi bütün varlığı için çalışanlar, iyi eserler, faydalı,
1918 sonlarında Son Haçlı çapulcu sürüleri olan ve İtilaf Devletleri adlanan haydutların vatanımızı işgal ve istilasına karşı bir Müslüman Türk mücahit komutanı olarak “ya istiklal ya ölüm” uranıyla Türkiye Türklüğünü Kuva-yı Milliye adı altında teşkilatlandıran, vatanımızı kurtaran ve bağımsız millî devletimizi kuran Başbuğumuz Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938 günü bu dünyadaki vazifesini alnının akıyla tamamlayıp ebedî âleme irtihal etti.
Bu, salt bir beden değişimiydi. Ölen, ayrılan, giden bedeniydi ruhu değil, cesediydi fikirleri değil, maddesiydi manası değil, eti ve kemiğiydi yaktığı istiklal ateşi değil.
Türk kocası Yunus Emre atamız bir şiirinde şöyle der: “Ten fanidir can ölmez/Çün gitti geri gelmez/Ölürse tenler ölür/Canlar ölesi değil.”
Bizim itikadımızca tenlerimiz, bedenlerimiz, cesedimiz ölür, ama ruhumuz, geride bıraktığımız manevi miras ölmez. Kendisi, milleti, Allah’ı, dini, vatanı, devleti, maddi ve manevi bütün varlığı için çalışanlar, iyi eserler, faydalı, ...
Devamını okumak için tıklayın