“Bırakın haykırsınlar umutsuzluklarını
“Bırakın haykırsınlar umutsuzluklarını
Öfkelerini, acılarını, açlıklarını
Suskunluk daha iyidir
Öyle ya, sükût altındır”
Rusya’da yaşayamayan Rus araştırmacı ve gazete yazarı Andrei Koslesnikov, Fransız Le Monde gazetesindeki makalesine, Rus şair Alexander Galiç’in dizeleriyle başlamıştı.
Ben de öyle yapmış oldum1 Böylece dilden dile koştu suskunluk, sessizlik, sükût.
Koşarken, yolu Silivri’ye de düştü.
Bir de orada, cezaevi önünde sessizce düştü.
Ferhan Yılmaz ve Halil Kasan.
Cezaevinde biri ölü çıktı, diğeri ölümün kıyısına atıldı.
İsnat edilen, mahkumiyete yol açan “suç” ne olursa olsun, “ölüm cezası” almışlardı.
Resmî resmi çizenler hemen dedi ki, “Kalp krizi… intihar vb.”
Bu ülkede karakollarda, cezaevlerinde, işkencehanelerde, bazen bizzat hanelerde; öyle kıdemli bir “teşhis”di ki “intihar ile kalp.”
Şanlı tarihimizin bir yanında da böyle kanlı bir tarihimiz eksik olmadı. Daha doğrusu, kanlı tarihimizin bir de resmen “...
Devamını okumak için tıklayın