Popülerlikle ve popüler olanla sağlam bir sevgi-nefret ilişkimiz var, toplumca. Bir yandan günlük muhabbetinin yarısından fazlası magazin figürleri ve popüler TV dizileri üzerine olan bir toplumuz. Her kesim için böyle bu. Bir yandan da özellikle bir parça eğitimli kesimde, zevk renk tayfı çok değişmediğinde bile popülerlik ileri derecede küçümsenen bir şey. Sokakta da mikrofon uzatıldığında en çok izlenen pek çok yapım ve sanatçı için, pek kimse “bayılarak izliyorum” demiyor. “Sinirlene sinirlene izliyorum” diyorlar ve içeriklerin bir kısmı için bu geçerli, gerçekten. Nefret, kızgınlık da sevgi kadar güçlü ve bağlayıcı duygular.
Popülerlikle ve popüler olanla sağlam bir sevgi-nefret ilişkimiz var, toplumca. Bir yandan günlük muhabbetinin yarısından fazlası magazin figürleri ve popüler TV dizileri üzerine olan bir toplumuz. Her kesim için böyle bu. Bir yandan da özellikle bir parça eğitimli kesimde, zevk renk tayfı çok değişmediğinde bile popülerlik ileri derecede küçümsenen bir şey. Sokakta da mikrofon uzatıldığında en çok izlenen pek çok yapım ve sanatçı için, pek kimse “bayılarak izliyorum” demiyor. “Sinirlene sinirlene izliyorum” diyorlar ve içeriklerin bir kısmı için bu geçerli, gerçekten. Nefret, kızgınlık da sevgi kadar güçlü ve bağlayıcı duygular.
Bununla ters orantılı olarak da, müthiş bir görünürlük arzusu var. Herkes vasatı eleştiriyor ama eleştirenler de dahil olmak üzere, o vasatın üstünde çok az şey üretilebiliyor. Üstelik üretildiğinde eleştirenler de sahip çıkmıyor pek. Bu kez de hasetten mahalleciliğe, bambaşka mekanizmalar devreye giriyor. Tüm bunlar her şeyi büyük bir homurdanmaya ...
Devamını okumak için tıklayın