“Birini yakından tanıdığını sansan, onu derinden sevsen bile kalbine çok yakından bakamazsın. Bu sadece incitir. Birini gerçekten anlamak istiyorsan tek seçeneğin kendi kalbine doğrudan, derinden bakmaktır…”
“Birini yakından tanıdığını sansan, onu derinden sevsen bile kalbine çok yakından bakamazsın. Bu sadece incitir. Birini gerçekten anlamak istiyorsan tek seçeneğin kendi kalbine doğrudan, derinden bakmaktır…”
Çok sevdiğiniz birini kaybetmek ve sevdiğiniz biri tarafından şu veya bu biçimde aldatılmak bazı açılardan benzer travmalar yaratabilir. Aldatmak/aldatılmakla ille duygusal ilişkileri kastetmiyorum. Dostluk, iş arkadaşlığı, sıklıkla yalnızca kişiler değil yapılar, kurumlar da insana kendini kandırılmış hissettirebilir. Bugün bir kısmımız için, koca bir ülke öyle mesela.
Aldatılmayı salt bir beklentinin karşılıksız çıkması biçiminde değil, oyun arkadaşını kaybetmek biçiminde yorumlarsak, ‘yas’a benzeyen yanı, ayağın altındaki halının çekildiği hissine eşlik eden boşluk ve özlem. Özlediğin şeyin gerçek olup olmadığını bilememekle karışmış bir yoğun sisli özlem ya da. Tüm yüzleşme ve konuşma olasılıklarını gerçekte ortadan kaldıran tek şey, ölüm. Bu anlamda “bunu ya...
Devamını okumak için tıklayın