Geçen 22 Kasım, hikâye ve roman yazarı Sevgi Soysal’ın kırk beşinci ölüm yıldönümüydü. Kimi gazetelerde ve sosyal medya organlarında yeniden hatırlandı, genç kuşağa hatırlatıldı büyük yazar.
Geçen 22 Kasım, hikâye ve roman yazarı Sevgi Soysal’ın kırk beşinci ölüm yıldönümüydü. Kimi gazetelerde ve sosyal medya organlarında yeniden hatırlandı, genç kuşağa hatırlatıldı büyük yazar.
Sevgi Soysal’ın kitaplarını elime ilk aldığımda üniversiteye başlamak üzereydim. Annem masaya özenle “Yenişehir’de Bir Öğle Vakti”ni koymuş, “Sevgi Soysal okumalısın!” demişti. Bir solukta okumuştum romanı. Sonra sırayla hepsini... Sanırım “Yürümek”i okurken bir anda yine annemin o derinden gelen konuşmasını duymuştum: “O kadar güzeldi ki!”, “Tanıştın mı Sevgi’yle?”, “Üniversite yıllarımda pikniğe giderdik, bir seferinde yanımdaki masada oturmuştu. Hayranlıkla bakmıştım. Bir de açıkoturumda dinlemiştim...” Ne zaman Sevgi Soysal’ı düşünsem ilk önce annemin sesini duyarım. Arkasından bir yazara yapılan baskılar aklıma gelir. İçim parça parça olur.
***
İznik çinileri arasında, bir daha hiç kullanılamayan “mercan kırmızısı”nın asaleti konuşulur, durur. 16. yüzyılda yaşadığı tahmi...
Devamını okumak için tıklayın