Üçüncü cemre düştü derken kış yeniden bastırdı. Mart ayının güzel yüzünü göremeden kar düştü bahçelere. Salgının, fukaralığın, adaletsizliğin, kıyımın üstünü bembeyaz bir örtü örttü... Kapımızda savaş bütün çılgınlığıyla sürerken, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde seslerini duyurabilmek için sokağa çıkan kadınlar engellerle karşılaşırken, kazanılan haklar bir bir elimizden geri alınırken, söz söylemek, konuşmak, yazmak zincire vurulmaya çalışılırken, yalan, dolan, riya almış başını gitmişken elimizde tek bir seçenek kalıyor: umut.
Üçüncü cemre düştü derken kış yeniden bastırdı. Mart ayının güzel yüzünü göremeden kar düştü bahçelere. Salgının, fukaralığın, adaletsizliğin, kıyımın üstünü bembeyaz bir örtü örttü... Kapımızda savaş bütün çılgınlığıyla sürerken, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde seslerini duyurabilmek için sokağa çıkan kadınlar engellerle karşılaşırken, kazanılan haklar bir bir elimizden geri alınırken, söz söylemek, konuşmak, yazmak zincire vurulmaya çalışılırken, yalan, dolan, riya almış başını gitmişken elimizde tek bir seçenek kalıyor: umut.
Bizim umuda ihtiyacımız var artık. Yeni bir sese, yeni bir nefese...
*
Yaşayana ruhunu verir bir kent. Onun koynunda uyur, uyanırsın. Rüzgârında savrulur, yağmurunda ıslanır, güneşinde ısınırsın. Ufkunda umudu büyütmeyi öğrenirsin. Ekmeğini kazandığın yerdir. Kurduğun aile gibidir. Ayrıldığın anda eksikliği boğazına yapışır. Anılar biriktirirsin orada. Başka bir kentle aldatsan da onu, günü gelince yürüdüğün sokaklarda izini arar...
Devamını okumak için tıklayın