Bir süredir görmediği arkadaşının yüzü derin kırışıklarla kaplanmıştı. Üstelik bu, kısa bir zamanda olmuştu. Tuhaftı ama bu durum onda gizliden gizliye bir hoşnutluk duygusu yaratmıştı. Eve geldiğinde ilk işi aynaya bakmak oldu. Kendi yüzünde pek kırışıklık yoktu:
Bir süredir görmediği arkadaşının yüzü derin kırışıklarla kaplanmıştı. Üstelik bu, kısa bir zamanda olmuştu. Tuhaftı ama bu durum onda gizliden gizliye bir hoşnutluk duygusu yaratmıştı. Eve geldiğinde ilk işi aynaya bakmak oldu. Kendi yüzünde pek kırışıklık yoktu:
Hatta arkadaşına göre canlı ve parlak sayılırdı cildi. Hâlâ çekici bir kadındı. Bunu hissedince yaşadığı, hoşnutluk duygusu daha da bir pekişmişti sanki. Ama bir süre sonra içinde güç bela oluşturmaya çabaladığı dengenin bozulduğunu ve kendini suçlu bulduğunu hissetti. Nasıl oluyordu da çok yakın bildiği bir arkadaşının yüzünün yıpranmasından, diriliğini ve çekiciliğini yitirmesinden hoşnutluk duyabiliyordu? Oysa onun hep iyiliğini istediğini ve çok sevdiğini sanırdı. Peki, neydi onunla girdiği bu gizli yarışma, bu kötü rekabet duygusu? Yoksa farkında olmadan kendisini ve sevdiğini sandığı arkadaşlarını sürekli olarak aldatıyor muydu?
Bu ölümcül sorunun yanıtını hep erteliyordu. Çünkü bütün hayatı aslında b...
Devamını okumak için tıklayın